Ülkemizin yetiştirdiği mühim ilim adamlarından biri olan Semavi Eyice’yi Mayıs ayında kaybettik. Kendisi adeta İstanbul’un yaşayan hafızasıydı. 1922 yılında İstanbul’da doğdu, İstanbul’da büyüdü. 12 yaşındayken elinde kitap İstanbul’u gezmeye, tarihini araştırmaya başladı. O günden itibaren 96 yaşında vefat edene kadar, neredeyse 85 sene aralıksız İstanbul’u araştırdı, anlattı, yazdı. Geride bin 400 civarında kitap ve makale bıraktı. İstanbul’un tarihine 96 yaşına kadar hizmet eden bir aşığı daha kolay kolay gelmez. İşte bu yüzden Semavi Eyice’yi gelmiş geçmiş en büyük İstanbul tarihçilerinden biri olarak kabul edebiliriz.
SANAT TARİHİNE İLK ADIM
Semavi Eyice ortaokul ikinci sınıftayken öğretmeni kendisine İstanbul’un kuşatmalarını ödev olarak verir. O da Mamboury’nin Fransızca gezi rehberini alıp surları adım adım gezmeye başlar. Tabii kendini kaptırıp o günden itibaren şehrin tarihî eserlerini köşe bucak gezer. Hem de çeşitli notlar alarak… Bu ilgi hep biraz daha artarak devam edecektir. Öyle ki daha lise öğrencisiyken adeta bir İstanbul uzmanıdır. Galatasaray Lisesi’ndeki Tarih öğretmeni Cavit Baysun derste Fatih Camii’nin bir Rum mimar tarafından inşa edildiği rivayetinden bahseder. Arkadan bir ses “Christodulos” diye seslenir. Hoca bunu kimin söylediğini sorar. “Semavi söyledi hocam. Onda İstanbul’un bütün eski eserlerinin fişleri var” derler. Bu vaziyetten çok memnun olan hoca “Sen ne olacaksın?” der. “Pederim Mülkiye’ye, siyasal bilgilere gidip hariciyeci olmamı istiyor.” cevabı üzerine hoca “Yok efendim, işte hepiniz böyle oluyorsunuz. Bir işe heveslenip ondan sonra bırakıp başka mesleklere yöneliyorsunuz.” diye söylenir. Bereket versin ki Semavi Eyice babasını ikna edip sanat tarihine yönelmiş. Yıllar sonra Eyice’nin profesörlük imtihanında Cavit Baysun “İçinizde onu en eski tanıyan benim. Ne mutlu bana ki şu an profesörlüğü için oy veriyorum” demiştir. Bu yönüyle Semavi Hoca popüler mesleklere kendini kaptırmayıp hedefine azimle yürüme hususunda da bir örnektir.
ÜNİVERSİTE VE HİZMETLER
Galatasaray Lisesi’nin ardından üniversite hayatına Viyana Üniversitesi’nde başlayan ve Berlin’de devam eden hoca, diplomasını İstanbul Üniversitesi’nden alır. Burada asistan olarak çalışmaya başlar. İstanbul’daki Bizans eserlerini tanıyan uzmanların yetişmesi gerektiği inancıyla bu alana yönelir. 1964 yılında profesörlük unvanı alıp 1990 yılında emekli olur. Bu süre içerisinde birçok müessesede de görev almıştır. Hoca, faaliyetlerinin bir kısmını şöyle sıralar: “Trakya ve Anadolu’da Bizans ve Türk eserlerini inceleyip önemli bulduklarımı yayınladım. On iki yıl Toroslar’da eski ören yerlerinde araştırmalar yaptım. Balkanlar’da kalmış Türk eserlerini de derledim. ‘Kovulduğum’ Anıtlar Kurulu’nda da İstanbul ve İstanbul dışındaki pek çok eski eserin kurtarılmaları için çabalarım oldu. Hatta bazı çok değerli mimari eserlerin mahvına yol açacak girişimlere, Sinan’ın yapısı Mağlova Kemeri örneğinde olduğu gibi tek başıma karşı çıktım.”
Semavi Eyice velûd bir akademisyendir. Öyle ki yazdığı makale ve kitapların isimleri alt alta sıralandığında bir kitabı doldurmaktadır.
ESERLERİ
Yasemin Akçaoğlu ve son yıllarında birçok çalışmasını beraberce yürüttüklerine şahit olduğum Sema Doğan Hanımefendi hocanın 86.yaşına armağan olarak hazırladıkları kıymetli bibliyografya ile hem hocanın eserlerini kayıt altına almışlar hem de bir ömre nelerin sığdırılabileceğinin en güzel örneklerinden birini ortaya koymuşlardır. Hocanın kitaplarından birkaç tanesi şunlar: Son Devir Bizans Mimarisi, Bizans Devrinde Boğaziçi, Eski İstanbul’dan Notlar, Tarih Boyunca İstanbul… Semavi Eyice, Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nden itibaren birçok ansiklopedinin vazgeçilmez yazarlarından biri olmuştur. Özellikle de ömrünün son döneminde Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin sanat tarihi ile ilgili maddelerinin ciddi bir kısmı hoca tarafından yazılmıştır. Öyle ki ansiklopedinin sayfalarını karıştırırken birçok yerde Semavi Eyice imzası ile karşılaşırsınız. Ayrıca birçok akademik makale kaleme alan hocanın bütün eserleri için bahsi geçen kaynakçaya müracaat edilmelidir.
MÜTHİŞ HAFIZA
Birçok yazar kendi eserlerinde verdiği bilgileri bilmez, hatırlamaz. Ama Semavi Hoca’ya İstanbul’la alakalı ne sorarsanız sorun meseleyi bütün ayrıntılarıyla önünüze sererdi. Kendisi doksan yaşlarında olmasına rağmen her cuma İSAM’daki odasına gelir, ansiklopedi ile ilgili bazı işleri ile meşgul olur ve misafirlerini ağırlardı. Ben de sık sık kendisini ziyaret edip ona sorular sorardım. Aldığım cevapların uzunluğu ve doluluğu beni hep şaşırtmıştır. Şaka değil, bir kişiyi veya eseri sorduğunuzda kırk elli dakika süren bir cevap alabilirdiniz. Bir mimari eseri anlatıyorsa hoca o eserin bütün ayrıntılarını önünüze sererdi.
Genel bilgilerin yanı sıra birçok özel ismi, tarihi, ölçüleri tek tek sayardı. Belki de yazdığı yüzlerce makalenin verdiği alışkanlıkla bilgileri müthiş bir sistem içinde sıralar, adeta dipnotlarıyla beraber karşınızda sesli bir makale oluştururdu.
Bir zihne bu kadar bilginin nasıl sığdığına şaşıp kalırdınız. Hocanın gözleri ve kulakları çok zayıflamıştı ve uzun zamandır pek az görebiliyordu. Dolayısıyla karşınızda feyezân eden malumat belki otuz sene, belki elli sene önce okunmuş bir bilgiydi. Bu bilgilerin bir kısmı da şahsi hatıralar veya kitaplarda bulunmayan çok kıymetli şifahi malumattan oluşmaktaydı. Bu malumatı bir daha bulamama endişesiyle ziyaretlerimin bir kısmını kamera ile kayıt altına almaya gayret ettim. Hatta bir keresinde Bostancı’daki evine giderek hatıralarını kaydetmiştim. Ama sonrasında çok daha geniş ve sistemli iki çalışma ile hocanın hatıralarının kaydedilip yayınlanmasıyla bizim kayıtların pek bir hükmü kalmamış oldu.
ESERLERİ HAYATTA
İlim ve kültür dünyamızda nice isim birikimini kendiyle beraber götürür. Arkada büyük bir nam ve gök kubbede hoş bir seda bırakan nice alim vardır ki yazılı hiçbir eseri yoktur. Semavi Eyice bu zümreye dahil değildir. Kendisi bir ömür karınca gibi çalışıp yukarıda zikredilen dev kütüphaneyi İstanbul’a ve kârîlerine armağan etmiştir. Bununla da kalmayıp iki tane sözlü tarih çalışmasına konu olmuştur.
Bunlardan biri İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından Semavi Eyice ile İstanbul’a Dair ismiyle yayınlanmıştır. Diğeri ise Selim Efe Erdem tarafından İstanbul’un Yaşayan Efsanesi ismiyle Timaş Yayınları’ndan yayınlanmıştır. Dolayısıyla hocanın hem akademik birikimi hem de doksan yılının tecrübe ve hatıraları en güzel şekilde muhafaza altına alınmıştır. Yine sağlığında kendisi ile tanışamamış olanlar internetteki onlarca saatlik sohbetlerini dinleyip kendisinden istifade edebilirler. Semavi Eyice, kütüphanesini olduğu gibi muhafaza edebilmiş olmasıyla da büyük bir iş başarmıştır. Neredeyse bir asırda teşekkül eden otuz bin eserlik enfes kütüphanesi İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde araştırmacıları beklemektedir. Semavi Eyice uzun ve bereketli bir ömür sürüp arkada birçok sadaka-ı cariye bırakmış müstesna bir şahsiyettir. Kendisine Allah’tan rahmet diliyor, ondan bize emanet kalan külliyatı ve bizatihi İstanbul’u hakkıyla muhafaza edebilme güç ve şuurunu niyaz ediyoruz.
M.Tarık Ablak /Boğaziçi Üniv. Eski Türk Edebiyatı YL Öğrencisi
Tohum Sayı 161 / Yaz 2018