Bilge mimar Turgut Cansever 12 Eylül 1921 tarihinde Antalya’da dünyaya gelmiş ve 22 Şubat 2009’da da İstanbul’da vefat etmiştir. Doktor Hasan Ferit Bey ile eşi Hatice Saime Hanım’ın beş çocuğundan en büyüğü olan Cansever’in ataları yaklaşık 300 yıl önce Orta Asya’dan gelip Edirne’ye göç etmişlerdir. Ardından İstanbul’a yerleşen dedesi Şeyh Ali Efendi, Kadiri Tarikatına ait Turabi Baba Tekkesi’nin son şeyhi ve Bab-ı Ali’nin üst düzey bürokratlarındandır. Turgut Cansever’in babası tıbbiyeli Hasan Ferit Bey ise Türk Ocağı kurucularındandır. Annesi Hatice Saime Hanım ise Filibe kökenli bir öğretmendir. Hatice Saime Hanım Kudüs’te gönüllü öğretmenlik yaptığı esnada hocası Halide Edip Adıvar aracılığıyla Hasan Ferit Bey ile tanıştırılıp evlenmişlerdir.
İlkokula Ankara Keçiören’de başlayan Cansever babasının memuriyeti nedeniyle taşınmaları gerekince Bursa Muradiye Hisar İlkokulu’na devam etmiştir. İlkokuldan sonra aile İstanbul’a taşınınca liseyi Galatasaray Lisesi’nde okumuştur. Bursa’nın Osmanlı zamanlarından kalma dinginliği, Bursa’da yaşadığı çocukluk yılları ve İstanbul deneyimleri onun estetik anlayışının yapı taşlarını oluşturmuştur. Babası aracılığıyla tanıştığı Elmalılı Hamdi Yazır, Ahmet Hamdi Tanpınar, Asaf Halet Çelebi gibi şahsiyetler ve ayrıca okuldaki tarih, edebiyat, resim hocaları onun düşünce dünyasının ufkunu açmada tesirli olmuşlardır. Lise yıllarında resme ilgisi artarak devam eden Cansever’in Ressam Sami Boyer, Halil Dikmen ve Mazhar Şevket’le yakın münasebetleri neticesinde resme olan ilgi ve bilgisi giderek derinleşmiştir. Turgut Cansever liseyi bitirdikten sonra ressam olma isteğini dile getirdiğinde babasının sert itirazıyla karşılaşır ve bunun üzerine eğitimine mimarlık alanında devam etmeye karar vermiştir.
Cansever, 1940 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde Mimarlık bölümüne başlamıştır. Sedat Hakkı Eldem’in derslerinden aldığı hazla bölümü giderek daha da sevmiş ve ilerleyen yıllarda Sedat Hakkı Eldem’in teklifiyle asistanlığını yapmıştır. Böylelikle akademik çalışmalarına da o yıllarda başlamış olur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nde doktora yapmaya karar verince o dönem fakülte dekanı olan Mazhar Şevket İpşiroğlu’nun yönlendirmesiyle Ernst Diez’in derslerine girmiştir. Avusturyalı Sanat tarihçisi Diez’in çeşitli makalelerini uzun süre mütalaa ettikten sonra onun danışmanlığında 1949 yılında ‘Selçuk ve Osmanlı Mimarisinde Üslup Gelişmeleri: Türk Sütun Başlıkları’ konulu doktorasını tamamlamıştır.
Cansever’in yazdığı doktora tezi Türkiye’nin ilk sanat tarihi doktorası olması itibariyle ayrı bir öneme sahiptir. Tezinde Osmanlı ve Selçuklu mimarlık tarihinde ayrıcalıklı bir yere sahip olan sütun başlıklarının tarihsel süreçteki gelişimi, diğer kavimlerden ne şekilde etkilendiği, yapıların bütün form içindeki değeri ve anlamı incelenip; Selçuk ve Osmanlıların bu eserlerin gelişip zenginleşmesine nasıl katkıda bulunduğu irdelenmiştir. 2010 yılında bu eser “ Sonsuz Mekanın Peşinde: Selçuk ve Osmanlı Sanatında Sütun Başlıkları” adıyla yayımlanmıştır. Cansever akademik hayatına 1950-1951 yılları arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim üyesi olarak devam etmiştir. 1952 yılında ise Nilüfer Hanımla evlenen Cansever çiftinin babaları gibi mimarlık mesleğini seçen Hasan, Emine ve Feyza adında üç çocukları vardır. 1960 yılında Le Corbusier, Frank Lloyd Wright, Alvar Aalto ve Mies van der Rohe gibi mimarlık tarihinin 5 önemli şahsiyetini incelediği “Modern Mimarinin Temel Meseleleri” başlıklı teziyle de doçent olmuştur. 1951 yılında kendi bürosunu kurup mimari projeler üzerinde çalışan Cansever, aynı zamanda çeşitli kurum ve kuruluşlarda danışmanlık da yapmaya başlamıştır. 1957 yılında İstanbul Belediyesi’nin planlama çalışmalarını yürütüp, İstanbul Metropolü Gelişme Biçimi ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Aynı yıl içerisinde İmar Yasası ve İmar İskan Bakanlığı kuruluş çalışmalarında yer almıştır.
1956-60’ta kuruluşunda bulunduğu Marmara Bölgesi Planlama Teşkilatı Başkanlığı’nı yapıp o yıl doçent olduktan sonra ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde iki dönem diploma projesi hocalığı yapmıştır.
1961 yılında ise İstanbul Belediyesi Planlama Müdürlüğü’nü yürütüp İstanbul Geçiş Dönemi Nazım Planı’nı hazırlatmıştır. 1974-75 yıllarında Metropol Planlama Dairesinde başkanlık yapmıştır. 1975-80 yılları arasında ise İstanbul Belediyesi’nde, 1980’de de Ankara Belediyesi’nde metropol planlama, yeni yerleşmeler, kent merkezleri ve koruma sorunları gibi hususlarda danışmanlık yapmıştır. Bu görevlerinin yanı sıra aynı yıl Edirne Devlet Mühendislik Akademisi Mimarlık Bölümü’nde bir yarıyıl diploma projesi yönetmiştir. 1983 yılında hem Mekke Üniversitesi için eğitim programı hazırlayan kurumun danışmanlığını üstlenmiş hem de Ağa Han Mimarlık Ödülü jüri üyesi seçilmiştir. Turgut Cansever, dünyada Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne üç kez layık görülen tek mimardır. Bu ödülleri ona kazandıran projeleri ise 1980 yılında Ertegun Evi Restorasyonu ve Türk Tarih Kurumu Binası; 1992 yılında ise Demir Tatil Köyü Projesi olmuştur. Ayrıca Beyazıt Meydanı Yayalaştırma Projesi, M. Nuri Birgi Evi Restorasyonu ve Büyükada Anadolu Kulübü Oteli de önemli tasarım ve uygulamaları arasında yer alır.
Turgut Cansever’in meslek hayatının ilk önemli deneyimi sayılabilecek proje 1949-1951 yılları arasında Mimar Cahide Tamer ile birlikte çalıştıkları Sadullah Paşa Yalısı’nın restorasyonu olmuştur. İstanbul’un en eski ve en güzide yalısı sayılabilecek bu yapının 19.yüzyılda duvar kağıdı ve yağlı boyayla kapatılan kalem işleri tekrar ortaya çıkarılmıştır. Kuzeydoğu cephesi tekrar ele alınıp güney cephesine benzetilmiştir. Oval bir çıkma ile de merdiven sahanlığı yeniden biçimlendirilmiştir.
1980 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazanmasına sebep olan projelerden biri Ertegun Evi Restorasyonudur. Cansever bu projesinde, yaklaşık yüz yıllık olan Bodrum’daki iki eski evi bir araya getirmiştir. Salt yapısal oluşumlardan ziyade binalara bir de kimlik giydirmeyi Ertegun Evi’nde de başaran Cansever, eski yapının fonksiyonelliğini kaybetmeden güzel bir çevre oluşturacak şekilde yeniden kullanılmasına imkan sağlamıştır. Cansever’in ifadesiyle bu yapı; “Geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki bağı kurmasının yanı sıra, var olan ile eklenen yapı arasındaki ilişkinin nasıl olabileceğini göstermektedir. ”
Demir Tatil Köyü Projesi Bodrum’un kuzeyinde Mandalya koyunda 2.7 hektarlık alana 1987 yılında inşa edilen bir tatil köyüdür. Eğimli bir araziye konumlandırılan bu tatil köyünün hem mimari hem müteahhiti hem de uygulayıcısı olmuştur Turgut Cansever. Her biri denizi gören farklı formlara sahip 35 villa, Bizans, Yunan ve Osmanlı mimarisinden izler taşısa da ortak bir mimari dilin ürünü olmayı başarmıştır. Malzeme olarak yerel taşlar, ahşap ve çıplak beton kullanımı da yapılara modern bir ifade kazandırmıştır. Ayrıca projenin tasarım sürecinde ağaçların, toprağın, denizin korunması adına çevresel kaygılar en üst seviyede tutulmuştur. Yapılar arası münasebeti kentlerin şekillenmesinde oldukça önemseyen Cansever bu projesinde de evlerin birbirleriyle olan ilişkilerine fazlaca ehemmiyet vermiştir.
Bunların yanı sıra Mimarlık dergisinde yayınlanan “Türkiye’de Çağdaş Mimarlığın (1923-2003) Önde Gelen 20 Eseri” adlı soruşturmada ilk sırayı yine Cansever’in Türk Tarih Kurumu projesi, 18. Sırayı Anadolu Kulübü Oteli ve 19.sırayı da yine onun eseri olan Demir Tatil Köyü almıştır.
2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından verilen Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü almaya hak kazanmıştır.2007 yılında TBMM Üstün Hizmet Ödülü’ne, 2008’de ise Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülmüştür. Turgut Cansever’in tanınmasına önemli ölçüde katkı sağlayan bu ödüller aynı zamanda ülkemizde mimarlığı çeşitli tartışma platformlarına da taşımayı başarmıştır. Büyük düşünür Turgut Cansever’e ait mimarlık ve kent sorunları üzerine pek çok yayınlanmış kitap ve kaleme aldığı makale vardır. Selçuklu ve Osmanlı Mimarisinde Üslup Gelişmeleri (1949), Modern Mimarinin Temel Meseleleri (1960), Thoughts and Architecture (1981), Şehir ve Mimari (1992), Ev ve Şehir (1994), İslamda Şehir ve Mimari (1997), Kubbeyi Yere Koymamak (1997), İstanbul’u Anlamak (1998), Mimar Sinan (2010) Cansever’in önemli eserlerinden bazılarıdır. Her eseri şaheser niteliğinde olan büyük usta Mimar Sinan’ı, onun sanatını ve yapılarını derinlemesine inceleyip anlattığı, zaman zaman analizlerde bulunduğu, kendi yorumuyla zenginleştirdiği kitabı “Mimar Sinan” ı ise 2005 yılında birinci baskısına vermiştir.
Kendini birçok sahada derinlemesine yetiştirmiş olması ve engin bir ufka sahip olması onun salt bir mimar olmasının önüne geçip; onu hem düşünür, hem bilge, hem şehir plancısı hem de sanatkâr olarak tanımamızı sağlamıştır. Erken yaşlarda düşünce dünyasını besleyen en önemli faktörlerin başında Elmalılı, onun tefsiri ve Efendimiz’in hadis-i şerifleri gelir. Bunun yanı sıra babasının kitaplığında karşılaştığı Muhyiddin İbn Arabi’nin Fususu’l-Hikem’i onun mimarlık felsefesinin alt yapısını oluşturmasında etkili olmuştur. İslami bakış açısı onun tüm yaşamına yansırken, mimari eserlerinde de inancının güçlü etkisi süregelmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde “İnsanın esas görevi dünyayı güzelleştirmektir. ” buyurmaktadır. O da bu hadisten yola çıkarak tasarladığı yapıların belli bir ihtiyacı karşılarken içinde bulunduğu şehrin güzelleşmesine de katkı sağlamasına bilhassa özen göstermiştir.
Turgut Cansever’e göre İslam mimarlık sanatı, varlık tasavvurunun bilinçli algılanmasıyla hayat bulur. Ona göre varlığın; maddi, bio-sosyal, psikolojik ve ruhi-akli olmak üzere dört boyutu vardır.
İşte bu boyutların yansıması sonucu ortaya çıkan da gerçek mimaridir. Cansever’in varlık üzerinde sorgulaması başlangıca, tarihi tecrübeleri kavraması devam eden zamana ve coğrafyaya özel çözümlemeleri de bugüne ait olup, onun mimari düşünce anlamında kompozisyonlarını oluşturmuştur.
Büyük sanatçı mimari düşünce temelinde “tevhid” inancının yer aldığını anlatmaktadır. Ona göre bütünü kurmak, bütünü görmek, her bir öğeyi bir bütünün parçası olarak ele almak tüm olaylarda çözümlenmesi gereken husustur. Cansever’in derin medeniyet algısı güçlü sentezler yapabilmesine de olanak sağlamıştır. Geçmişle geleceği doğru harmanlayabilmesi sonucu ortaya koyduğu eserlerini, taklitten uzak, geçmişin eskiyen yüzüne sığınmadan ama aynı zamanda gelenekten yüz çevirmeden tasarlamıştır. Ayrıca içinde bulunduğu dönemin temel sorunlarını ve gerekliliklerini göz ardı etmeden, geçmişteki önemli mimari yapılarda geliştirilmiş fikirlerle büyük mütefekkirlerin düşüncelerini göz önünde bulundurarak, bize ait olan değerlere sahip çıkmıştır.
Kaynakça:
Halil İbrahim Düzenli İdrak ve İnşa: Turgut Cansever Mimarlığının İki Düzlemi,2009 Turgut Cansever İstanbul’u Anlamak,2008 http://www.biyografya.com/biyografi/6132 http://www.kilsanblog.com/onemli-ozgun-mimarlar/turgut-cansever/
Ebabil Dergisi 3.Sayı Bahar 2018 Doğuhan Murat Yücel
Şekil 1.https://archnet.org/sites/771/media_ contents/27597
Şekil 2. http://www.kilsanblog.com/onemli-ozgun-mimarlar/turgut-cansever/
F.Esra Tanrıkulu /Yüksek Mimar
Tohum Sayı 161 / Yaz 2018