Sibel Eraslan’ın anlam dünyasında ‘vefa’ kelimesinin karşılığı nedir?
‘’Vefa’’ kelimesi bizde bir kısmıyla acziyeti, bir kısmıyla acıma hislerini de çağrıştıran bir anlam kayması yaşıyor. Acıdığımız, unuttuğumuz emektarlar için düzenlenen gecelere vefa gecesi deniyor mesela. Bu haberi aldığımda, her kimse o Üstad maddi sıkıntı içinde galiba diye düşünürken buluyorum kendimi… Sebepsiz değil bu suçluluk hissi. Çünkü vefa, bizde yağmalanmıştır… Oysa sonsuzluğa açılan bir kapıdır vefa. Bu dünyada olduğu gibi sonrasında da bir ve beraberiz demektir. Vefa, ne gerekiyorsa onu yerine getirmektir. Öğrencinin derslerine çalışması, demircinin demiri tavında dövmesi, terzinin ipliği sarf etmemesi, fırıncının ekmeği doğru tartması. Karşılığını vermekle ilgili bir kelime ve o karşılığı sanki karşılıksızmışçasına geniş zamanlara yaymak. Vefa, edeptir. Vefa, güzel ahlaktır. Vefa, ölçüdür ve her güzel huy gibi emek vermek gerektiren bir haldir.
Vefalı olmak toplumda ve ikili ilişkilerde bir rütbe gibi adeta. Vefasızlık da aynı şekilde ağır bir itham. Sibel Eraslan’a göre vefalı insan kimdir, nasıl olmalıdır?
Vefalı kişi, işini ve işleri yerli yerine koyandır. Sorumluluk sahibidir. Sözgelimi, liyakatinden ve ahlakından emin olduğunuz halde yeterince değer verip yükseltmediğiniz bir adama, hastalığında ikramiye vermek vefa değildir. Arkadaşlarımızın kıymetini hatırlamak için onların kanser olmasını beklemememiz lazım mesela. Bu yüzden başlığında ‘’vefa’’ kelimesi barındıran faaliyetler benim kalbimi yaralar. Mümkünse gitmemeye çalışırım. Zira vefa, gösteri ile olmaz. O, uzun solukludur. Vefa ahlakımızın olmadığını düşünüyorum… Ve bu konuda çok da konuşmak istemiyorum.