EMİNE DOLMACI
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkan Vekili İsmail Kahraman, hem bir siyasetçi hem de gençlik lideri. Türkiye’nin önemli gençlik kuruluşlarından, Türkiye’deki yüksek öğrenim gençliğini temsil etmek üzere 1916 yılında Osmanlı döneminde kurulan Milli Türk Talebe Birliği’nin 48. dönem genel başkanlığını yaptı. Kahraman, o yıllarda sayısız milli gün, toplantı ve anmaların yanında Ayasofya ile ilgili üç büyük miting tertip etti; İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Erzurum, Konya ve Kayseri gibi üniversite ve fakülte olan illerdeki arkadaşları ile bir çok eyleme imza attı. Elli beş yıl sonra Ayasofya Camii’nin ibadete açıldığı gün de orada idi; duygulandı, şükretti, sevinç gözyaşı döktü. Kahraman, gençlik hareketleri içindeki, Ayasofya ve fetih kutlamaları ile ilgili mücadelelerini ve bugüne kadar geçen süreçte yaşananları Tohum için anlattı.
MTTB bu süreçte nasıl bir rol aldı?
Daha önce söylediğim gibi; Cumhuriyet döneminde İstanbul’un Fethi’nin kutlanması, yirmi yedi yıllık tek parti idaresi sonrası 1950’de yapılan ilk hür seçimle iktidara gelen Demokrat Parti tarafından fethin 500. yıldönümünde 1953 yılında yapılmıştır. Bunu sağlayan Başbakan rahmetli Adnan Menderes hükümetidir. Önceleri devlet böyle tarihi, millî günleri anmazdı. Bu kutlama programını hazırlamak üzere, devlet ve sivil toplum işbirliğine gidilmiş ve 1950 yılında İstanbul Fetih Cemiyeti kurulmuştu. Bir sivil toplum kuruluşu tarafından İstanbul’un fethinin bir mitingle kutlanması için ilk defa Milli Türk Talebe Birliği tarafından 29 Mayıs 1965 Cumartesi günü Sultanahmet Meydanı’nda halkın ve gençliğin geniş katılımı ile muhteşem bir miting yapılmıştır. Sonraki senelerde fetih mitingleri Sultanahmet Meydanı’nda bir anane olarak devam etmiştir. 1967 yılında 22 Mayıs Pazartesi günü Edirne’den başlayan kutlama programı bir hafta sürmüş, 29 Mayıs 1967’de Sultanahmet Meydanı’ndaki muhteşem mitingle tamamlanmıştı.
“Ayasofya, bizim kara sevdalarımızdandı. Tam istiklalimize ulaşmamızın sembolü idi, kapatılmasının hiçbir izahı yoktu, olmazdı. Uğradığımız ihanetin izahı yoktu.”