Bir şiddetle uyandım. Biraz daha uyusam dünyanın gözlerinde hüzün dünyanın gözlerinde ‘’yazık’’ olacaktım. Erkeklerin mühendis olduğunu sonradan öğrendim. Para kazanma mühendisi, yönetme mühendisi, ölümle baş etme mühendisi. Ve sonradan anladım ki alışkanlık ölümcüldür.
Akşamları ceketinin cebinde kendini getiren adam, şeytan uçurtmasının kuyruğuna tutunup göğe çıkan adam, kadının gece gündüz soğuk sıcak demeden üzerime örttüğü ipek örtüyü üzerime bir kez örtünce tüm ejderhaların yere serildiği adam öldüklerinde, anladım. Cesedimle baş başa kaldım. Neyim ben? Guruldayan midenin sıcacık kan akışının dışında neyim? Her yıl değişen bir yüzü tıraş ediyorum. Gönül yaşlanmadan aynı kalıyor bu yaşlanan kim. kimim ben?
Aynı acıları mı paylaşıyoruz? Aynı mı düşlerimiz? Tuvaletin önünde dilenen bu adamın burnu ile şu mağazada parfüm şişesine eğilmiş kadının burnu tıpatıp aynı, bu nasıl olabilir? Hayır, Freud haklı olamaz. Ya üç gün sonra tuvalet kapısının önünde ayazda ölürse bu adam? Hayır, olmamalı, Freud haklı olmamalı. Freud diye bir şey yoktur, diyor Muhsin Ağabey ama Freud diye bir şey var işte evlerin kapısında ölüsünü gördüm, banka ATM lerinde gördüm, Filistin’de gördüm, Diyarbekir’de, Halep’te, Beleştepe dibinde ellisini birden gördüm. Eve dönmeliyim. Alışkanlık ölümcüldür. Ama evin ne olduğunu bile unutmuşum. Alışkanlık ölümcüldür. Evin yolunu nasıl bulabilirim? Hangi kitap evimi bilebilir ki?
Lizbon depremi olmasa Kant, Voltaire nasıl da başka başka olurlardı kim bilir. Aristo’yu okumasaydı ya İbn-i Rüşti? Ya sefalet olmayaydı ‘’Heil Hitler’’
Kocaman bir şehir. Karma karışık tüneller. Kedimin önünde bir birine dolanmış bir çile yumak. Kedimin toplama kaygısı yok ama ben evin yolunu bulmalıyım. Bin türlü yol var önümde. İsim de vermişler, her yolun başına bir tabela koymuşlar. Kimse kendi adresini tarif edemiyor.
Köksal Özyürek / Yazar
Sayı 157 / Kış 2017